Brütalizm, 1950 yıllarının başlarında ortaya
çıkan modern bir mimarlık akımıdır ve bu akımda esas olan betondur.
Sıvaya, boyaya yer vermemek, betonun ham halini hatta kalıp izlerini görmek ve
mekanı ona uygun bir şekilde tasarlamak önemli olandır.
İlk kez İkinci Dünya Savaşı sonrasında
Avrupa’da ortaya çıktığını görüyoruz. Tabii bunda savaş yüzünden tahrip olan
şehirler ve tamamen ortadan kalkan binaların yarattığı boşlukların ve bu
şehirleri yeniden inşa etme gerekliliğinin bir payı olduğu kesin. Karşıtları
tarafından genellikle soğuk ve ruhsuz olmakla suçlanan brütalist binalar,
mimari tarihinin bağlamı içinde bakıldığında o zamanın sosyal ve siyasi
vaziyetinin bir yansıması ve doğal sonucu olarak da değerlendirilebilir.
Fransız mimarı Le Corbusier 1947-1952 arasında Marsilya'da yaptığı Konut Birimi'nde donatılı betonu kalıptan çıktığı gibi bırakarak kullanmış, bunu da beton brüt(kaba beton) yani üstü örtülmemiş, görülebilen, çıplak beton diye adlandırmıştır. Brütalizm sözcüğünün ilk kullanıldığı ülke olan İngiltere'de de A. ve P. Smithson'lar 1954'te sınırlı olanaklarla yaptıkları Hunstanton Okulu'nda donatı borularını, kablolarını açık bırakmışlardır. ABD'de ise Louis Kahn 1952-1954 arasında yaptığı Yale Üniversitesi sanat merkezinde yapı gereçlerini üstlerini örtmeden kullanmış, donatıları açıktan geçirmiştir. Her ne
kadar 1980’li yıllara gelindiğinde brütalist akımın sonu gelmiş olsa da, modern
mimari dahilinde bu akımın küçük çaplı bir yeniden doğuş yaşadığını da söylemek
gerekiyor.
Brütalizmde rasyonel formların irrasyonel
düzen kurgusu söz konusudur. Eğrisel ve kırık formlar söz konusu değildir. Brütalizm için dışavurumculuk da denilebilir ancak ekspresyonizmdeki gibi
ifadenin dışa vurumu değil, malzeme, fonksiyon ya da strüktürün dışa vurumu söz
konusudur. Tasarlamada "kimliği bileşenleri ile belirtme" felsefesi
esastır.
Bu akımın temel inşaat malzemesi beton olsa
da, benzer şekilde soğuk ve ham bir görüntü veren açıkta bırakılmış tuğlanın
kullanıldığı brütalizm örneklerine rastlamak da mümkün. Brütalizmin
modern bir varyantı olarak akla gelen ilk ve en etkileyici örneklerden
biri Renzo Piano ile Richard Rogers’ın eseri olan Centre Georges Pompidou.
Mimarlar burada, çelik ve cam gibi malzemeyi tamamen çıplak bırakarak,
binanın tamamına modern ve brütal bir güzellik katmayı başarmışlar.
Brütalizm destekçileri olduğu kadar karşıtları
da çok olan bir mimari akım. Bir brütalizm destekçisinin toplumsal tutkuları
körükleyip mimari alanın estetiğini yeniden tamamlayan abidevi bir proje olarak
gördüğü bir binayı, bu akıma eleştirel yaklaşan başka bir kişi içine
girilmeyecek kadar canavarca görünen ve genellikle terk edilmeye bırakılan bir
beton yığını olarak görebilir.
Kaynakça:
Arkitera - http://www.arkitera.com/etiket/13818/brutalizm
İki iç mimar - http://www.ikiicmimar.com/brutalizm/
Homify - https://www.homify.com.tr/yeni_fikirler/7497/bruetalist-mimari
80' lerin sonunda Mersin' in kalbine saplanan 52 katlı metropol gökdeleni de brütalizmin çarpıcı örnekleri arasında sayılabilir ama hiç bir zaman sevilmedi bu bina. Hem lokasyonu hem de zamanlaması yanlış bir projeydi. Ayrıca inşaat bittikten yıllar sonra bile Mersinliler binanın ne zaman biteceğini soruyorlardı birbirlerine :) İyi emekler...
YanıtlaSil